31 Ekim 2009 Cumartesi

Bravo bravo...

Geçen gün güzelim uykudan uyanmış, annesi yumoş yumoş almış onu kucağına, çoraplarını ve ayakkabılarını giydiriyor bir yandan da sarılıp öpüyor...
Önce biri sonra öbürü derken 2. ayakkabının da cırtı kapatılıyor ve minik kuşumdan anneye övgü :
"Byavo anne.." :)
Canım benim teşekkür ederim :)


Günlük koşuşturmaya kapılıp ev, iş,.. derken kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki şöyle bir durup ne oluyor ne bitiyor bakamıyoruz çoğu zaman. Aslında gün içinde belki küçük belki büyük bir sürü iş yapıyoruz, sorun çözüyoruz ama kendimize 2 dakika ayırıp bir "Bravo" demiyoruz. Kızımdan böyle güzel bir övgü alınca o kadar hoşuma gitti ki. Çünkü o çorapları giyip ayakkabıları bağlamak bizim için sıradan gelirken onun için öyle büyük işler ki... Hele uykulu gözlerini ovuştura ovuştura bakarken herhalde iyice zor gelmiş olmalı ki, böyle söyledi..

Aslında en iyisi güzel geçen günlerin sonunda, şöyle evdeki en rahat koltuğa bir güzel kurulup kendimize kocaman bir Bravo demek... Çünkü çoğu zaman bir günün güzel mi kötü mü geçeceği bizim elimizde, bizim seçimlerimizde / tavırlarımızda...
Belki bir de elimize ufak bir ödül alabiliriz; mesela bir kase dondurma, taptaze bir meyve, sıcak bir kahve veya bir parça çikolata...

Planlar suya düştü..

Evet aynen böyle bir de damla sıçradı :( Cuma günü planlarımı ve ne kadar büyük bir hevesle Ece hanımın kursunu beklediğimi biliyorsunuz. Bir hafta önceden iznimi bile ayarlamıştım. Kızımı da anneme bırakacaktım. Malesef annem rahatsızlanınca kızımı bırakamadım ve kursta benim için iptal oldu.
Şimdi dört gözle Ece hanımın bir sonraki geliş tarihini ve dün yapılanların resimlerini koymasını bekliyorum.
Bu arada annem şimdilik daha iyi, umarım daha büyük bir sorun çıkmayacak. Sonuç haftaya belli olacak. Kurs gitti diye üzülüyorum ama aklım aslında annemde. Bir sonraki kursa rahat bir kafa ile katılmak istiyorum. Bakalım kısmet...

28 Ekim 2009 Çarşamba

2 gün mola..

Arkadaşlar ben her ne kadar 4 gün izin yapamayacak olsam da 2 günlük bir mola alıyorum. Yarın evde canım kızımla beraber bir gün geçireceğim, artık o uyurken de yapabildiğim kadar yazlık-kışlık işlerle uğraşacağım. Malum dışarda şakır şakır yağmur yağıyor :) Artık vakti geldi :)
Cuma günü de bir aksilik olmazsa Ece hanımla, geçen günkü yazımda paylaştığım kursumda olacağım. Yazmaya vaktim olmayabilir ama gelince güzel resimlerle döneceğim umarım :)
Görüşmek üzere...

Herkes yarım, biz tam...

Şimdi bu da ne diyeceksiniz biliyorum. Bugün malum resmi tatil nedeniyle bir çok yer yarım gün çalışıyor ama biz tam gün yani onu demek istedim :) Yani aslında başlıkta yarım olmak kötü gibi gözükse de tam tersi güzel olan o :)
Neyse işte böyle boş bir iş gününde saçmala durumundayım... :)
Can sıkıntısı da diyebiliriz ama iç sıkıntısı değil sadece can sıkıntısı yapacak bir şey bulamamaktan ya da bulduklarıma bir türlü elim gitmemesinden :)
Bu arada dün kü sorunumu hallettim, bir çok siteyi yeniden açtım hatta izleyicilerin arasına karıştım :)

27 Ekim 2009 Salı

Offf offf... ben bu explorerı ne yapsam bilmiyorum ki...

Biraz önce tam kendimi kaptırmış sabah gezmeye başladığım Kapkara camdan kelebek'ten bir oraya bir buraya verilen linkleri aça aça La cheen'e kadar gelmişken (bu arada aynı anda bir sürü sayfa açık hepsini birden geziyorum) explorer kıskandı mı bilemm çat kapandı hepsi, ama daha bazılarının izle kısmına girememiştim bile :( ....
Şimdi nasıl bulucam yeniden offf offf...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Geliyorlar..

Cumartesi sabahı iş yerime geldim, etraf sakin, şöyle bir bloglarıma (biliyorum aslında sizin bloglarınız ama ben çok bir benimsedim bazılarını kusuruma bakmayın) bakınırken ne göreyim.. Uzun zamandır hayranlıkla yaptıklarını seyrettiğim Ece hanım (Atölye Beyaz - Ankara) İstanbul'a geleceğinin müjdesini vermiyor mu? Hem de bize kurs vermeye, bildiklerini paylaşmaya..
O kadar sevindim ki..
Hemen iş yerinde izin işini hallettim. Annemi aradım kıza o gün bakmasını rica ettim. Aslında her gün o bakıyor ama benim izin günlerimde o da izin yapıyor :) Bu sefer benim kurs işi ona fazla mesai olacak ama o da anne işte dayanamadı bana :) Kendisi de enstitüden resim bölümü mezunudur ve bizim ailenin diğer fertleri gibi çok yaratıcıdır. Ben hep bir şey yapacağım zaman ondan fikir alır, ona onaylatırım. Canım iyi ki var, ben onsuz ne yaparım bilmiyorum.
Uzun lafın kısası hemen Ece hanımı aradım, yer var değil mi bitmedi değil mi diye heyecanla sordum :) Kendisi son derece içten ve samimi bir ses tonuyla karşıladı beni hemen ismimi not etti. "Eğer katılım çok olursa ayakta kalabilirsiniz diye belirtmek istedim yer sıkıntısını" dedi, ama hiç önemli değil ister ayakta ister oturarak, olmadı yere otururum ne önemi var, önemli olan kendime bir gün kaçamak imkanı sağlayıp, bu imkanı da böyle güzellikleri, bildiklerini bizimle paylaşmak isteyenlerle geçirmek. Kısacası cumayı iple çekiyorum, bir an evvel gelsin de bakalım kimler gelecek, takip ettiğim kimlerle tanışacağım, asıl önemlisi neler öğrenip neler yapacağım diye...

Bebekler geliyooor...

Bu sabah güzel bir haberle başladı, iş yerindeki yakın arkadaşlarımdan biri 7 haftalık hamileymiş :) Beklediklerinden biraz erken oldu ama olsun, bunun erkeni geçi yok. Umarım her isteyenin olur. Süper bir haber... Üstelik henüz kardeşimin de -hatta ikizimin- hamile olduğunu sizinle paylaşamamışken, bir güzel haber oldu, 2 güzel haber :)
E buraya şu meşhur fotoğrafı da eklemek şart oldu :)
Tahmin edeceğiniz gibi ben de şimdi 40 tilki misafir, her birinin kuyruğu kısa, hani karışmasın diye :) bebeğe bir hoşgeldin partisi, doğum odası, bebek şekerleri, hatıra defteri, bez pastası, lohusa tacı, lohusa şerbeti, diş buğdayı (tamam biliyorum bunun için daha erken ama ne bileyim işte akıl bu durmuyor ki üretiyor ha bire), yani aklınıza ne gelirse.. Bir de bebeğe hazırlayacağım duvar süsü var ki adı yazılacak üstüne, şimdiden tasarladım kafamda, şu cinsiyetler bir belli olsun hele... :)

21 Ekim 2009 Çarşamba

Hep mide hep mide..

Yok ağırmıyor merak etmeyin, bu devamlı yemek anlamında. Yani gene yiyecek bir şeylerden bahsedicem :) Bu aralar pek bir reklam panosu gibi oldum ama sevdiğim şeyleri paylaşmak istiyorum, yoksa başka bir ek gelir falan sağladığım yok merak etmeyin :)
Eveeet günün konusu şu anda kahvemin yanında bana eşlik eden, son günlerde sık sık reklamlarını gördüğünüz, hiç bir bayanın hayır diyemeyeceği, müthiş lezzet...

Evet aynen söylediğim gibi şu anda özenle tanelerine ayrılmış bir halde kahveme eşlik ediyor kendisi ve şirkette aktif tanıtıcısı rolünü üstlenmiş bir kişi olarak her masamın yanına gelene veriyorum :) hatta şimdi bir arkadaşım( kendisi erkek üstelik) "çok güzelmiş yaaa, ben de alayım bundan" dedi, siz düşünün artık. Kızlar süper süper vakit harcamayın alın tadın...

Tühh yazıyı bitirene kadar çikolatam da bitti :( ....

Alışveriş saati, hem de en avantajlısından :)

Herkes benim gibi mi bilmiyorum ama ben alışveriş yapınca özellikle de bir şeyi mecbur olduğum için değil de çok beğendiğim için aldığımda gerçekten kendimi çok mutlu, hafiflemiş, rahatlamış, ne bileyim işte çok iyi hissediyorum. Hele kötü bir gün geçirdiysem, sevdiğime kızdıysam (!), vs.. her şey uçup gidiyor sanki...
Ama bunları yazınca beni öyle alışveriş delisi falan zannetmeyin, ben nerdeyse pinti denecek kadar zor alışveriş yaparım. Kırk kere inceler, kırk yerden fiyatını ararştırır (tabii belli meblağ üzerindeki şeyleri), en ince ayrıntısına kadar inceler, tartar, biçer, düşünür, taşınır, biraz da yanımdakinin " ne var bu kadar düşünecek al işte olsun bitsin" teşviklerini destek alıp öyle alışveriş yaparım.
Lafı çok uzattım tamam durun gitmeyin sadede geliyorum. Son dönemde oldukça yaygın 2 site var ( en azından benim bildiğim 2): Markafoni ve Limango .

Markaların belli ürünlerini belli bir süre için ve sınırlı stok adedi için çok iyi indirimlerle satışa sunuyorlar. Sitelerin o kadar sadık takipçileri var ki ben saat 9-10 gibi açıyorum genelde, bazı modeller tükenmiş bile olabiliyor. Napıyorlar anlamıyorum ki :) Ben de bu indirimleri rakamları görünce tabii dayanamıyorum sanıyorum indirime zaafım var :)
Neyse ben de son olarak limangodaki Avent 'in kampanyasından kızım ve yolunu dört gözle beklediğim yeğenim için bir şeyler sipariş ettim. Kargomu dört gözle bekliyorum şimdi :) Alınca bakmak öyle keyifli oluyor ki anlatamam.
Unutmadan tek bir sorun var; sitelere sizi biri önermeden giremiyorsunuz, aranızda ilk kez girecek olup tanıdığı bir kullanıcı olmayan var ise bana mail adresinizi gönderirseniz size davet gönderirim. Eh bunun adıda "alışveriş kardeşliği" olsun :)

17 Ekim 2009 Cumartesi

Yeniden çilek zamanı

Nasıl ama resmi bile iştah kabartıyor değil mi? Ben de o bildiğiniz klasik çilekçilerdenim...

Benim gibi çilek severler için yazın başında geçen bir kaç gün çilek için çok az bir zaman ve şimdi yaklaşık 2-3 haftadır yeniden son çilekler çıktı :) Ben de pazardan hemen -ayıptır söylemesi- 2 kilo kaptım, eve geldim bir güzel yıkadım, ayıkladım, hepsini bir arada koydum bir kaba, önce gözümü doyurana kadar seyrettim (ki gerçekten miktarı abartmışım biraz :) gözümü değil bütün beynimi doyurdu diyebilirim) ardından da midemi doyurana kadar yedim :) :) :) :) işte gerçek mutluluklardan biri :) :)


Bak yazarken gene canım çekti...

13 Ekim 2009 Salı

Badem gözler...

Neden hepimiz şöyle fırça gibi kirpiklerle doğmuyoruz ki... O marka senin bu marka benim en uzun en dolgun gösteren maskarayı arayıp duruyoruz. Ancak son aldığım rimelden o kadar memnunum ki bu sabah sürerken yazayım dedim. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Bunun bir de suya dayanıklısı çıkmış bana bu markayı ilk alan arkadaşım İtalya'dan almış, buraya bir gelse anında kapıcam.

8 Ekim 2009 Perşembe

Bloglar, bloglar...

Arkadaşlar ama bu kadar olmaz ki... Bu kadar çok blog hem de hepsi birbirinden güzel... Sabahtan beri ondan ona geçmekten (herkes birilerini önermiş, yönlendirmiş, süper bir dayanışma) doğru dürüst bir iş yapamadım desem yeridir :) Ama bir o dünyaya bir bu dünyaya girip çıktım, yepyeni insanlar, yeni yeni hayatlar... Gerçekten çok güzel... Hepsine bayıldım, kimine yorum yazdım, kimine sadece izleyici olarak katıldım, ama hepsine de bayıldım. Sonra dedim ben niye paylaşmıyorum bu güzel siteleri dedim. İşte yanda izlediklerimi açmaya böyle karar verdim. Uyarmadı demeyin bir daldınız mı kendinizi kaybedeceksiniz, ben hep öyle oluyorum. Bir de bitmek tükenmek bilmeyen bir şeyler yapma isteği, ama yapıcam yapıcam söz :) Böyle de pek bir tembel gibi gözüktüm ama işden eve dönünce malum benim minik cadı eteğimi bırakmıyor, az daha büyüsün evde bir parça boşta kumaş bırakmıycam :)

3 Ekim 2009 Cumartesi

Mırın ile Kırın - Koşarca ile Koklarca

Ne sevimli isimler değil mi :) Hani geçenlerde bir eğitime gittiğimden bahsetmiştim, işte o eğitimden önce okumamız için bize 3 tane kitap verdiler. Bunlardan birinin adı "Peynirimi kim kaptı?".

Adından da anlaşılacağı gibi çok eğlenceli bir kitap, kahramanlarımız 2 insancık ve 2 farecik, böyle cıklı-cikli diyorum çünkü hepsi beraber bir labirentte yaşıyor kahramanlarımız.. Neyse ben çok anlatmayayım. Kitap yarım saatte bitti :) Ama gerçekten çok hoşuma gitti. Hani piyasada bir sürü olan o sıkıcı gelişim kitaplarından değil, gerçekten çok eğlenceli ve akılda kalıcı. Şiddetle öneririm. Ama ardından içinizde bitmek tükenmek bilmeyen, giderek coşan bir değişim yapmalıyım "çan"ları çalmaya başlarsa ben sorumlu değilim bilesiniz :)...