24 Aralık 2009 Perşembe

Çalışanlara şipşak yılbaşı yemeği :)

Benim ani misafirlerim için yaptığım hem güzel görünen hem de çok lezzetli olan pratik bir yemeğim var. Geçen gün annemleri akşam saati davet edince yine apar topar hazırladım. E hazırlamışken sizinle de paylaşayım istedim. Belki aranızda benim gibi 31 Aralık günü çalışıp sonra akşam eve gelecek davetliler için şöyle değişik lezzetli bir şeyler arayışında olan vardır...

Yemeğimizin yenmeden önceki hali bu.. Ama malesef herkes çok acıkmış olduğundan şöyle güzel kesilmiş bir fotoğrafını çekemedim :) Ama inanın o da çok güzel duruyor :)
Tarifimize gelince:

Malzememiz:
*Muhtelif tavuk parçaları (but göğüs farketmez, önceki akşam yapıp yediğiniz tavuğun kalan parçaları bile olabilir, adet çok değil 2 bütün but veya bir orta boy göğüs yeterli)
*bir paket makarna (türü sizin zevkinize kalmış, bu aralar penne denilen bildiğimiz kalem makarna güzel oluyor)
*2 paket knorr makarna sosu (ben 1 paket peynirli ve 1 paket mantarlıyı karıştırıyorum süper oluyor)
*içme suyu (ben yemeklerimde her zaman içme suyu kullanıyorum, bunun nedenini de ayrıca anlatırım)
*Kaşar peyniri (rende veya ince dilimlenmiş farketmez)
*tuz (haşlama suyuna :))

Önce içme suyu ile tavukları düdüklü tencerede haşlıyorum. Bu sırada salatayı, masayı, kendisimi :) vs.. hazırlıyorum. Sonra haşlanan tavukları sudan çıkarıp aynı tavuk suyuna bu sefer düdüklünün kapağını kapamadan makarnaları atıp haşlıyorum, tavuk suyunda haşlanan makarnanın lezzetine inanamayacaksınız. Onlar haşlanırken tavukları küp küp kesiyorum. Başka bir küçük tencerede 2 paket sosu karıştırıp üzerindeki tarife göre pişiriyorum. Makarnaların suyunu süzüp tencerede tavuk ve sosla iyice karıştıyorum. Sonra uygun bir borcam veya fırın kabına alıp üzerini, ince ince dilimlediğim veya rendelediğim kaşar peyniri ile kapatıp fırına koyuyorum. Üzeri kızarınca sıcak sıcak sofraya alıp servis yapıyorum. Afiyetle yiyoruz :)
Size de afiyet olsun.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Sergun süpersin :)

Sergun başından beri hayranlıkla izlediğim insanlardan biri. Ben öyle hediye çekilişlerine katılmayı sevmiyorum ama bunu görünce dayanamadım. Sergun'cum ben bir türlü karar veremedim, napıcam? Off ne zor bir seçim. Ama sanırım küçüklüğümden beri duyduğum hayranlık ağır basacak :)

Bunlar bana çıksa ne güzel olur :)Bakalım, katılan herkese bol şans arkadaşlar. Yeni katılacaklar burdan katılabilirsiniz...

22 Aralık 2009 Salı

Geldim...

Bu aralar çok sık yazma imkanım olmuyor malesef. Bizim Aralık ayımız hep böyle geçiyor, çok yoğun, gün içinde hiçbir şeye doğru dürüst bakamıyorum. Sizleri bile takip edemiyorum, aklım kalıyor hep :)Bu arada bir yandan sevgili Primarima'nın çekilişinden bana çıkan arkadaşın hediyesini hazırlama çalışıyorum, bu hafta onu kargoya vermem gerekiyor. Umarım beğenir :) Bir göndereyim hele sizinle de paylaşacağım. Bu arada kendime küçük bir çalışma alanı kurmaya çalışıyorum, tam masayı monte etmek için ailenin kadrolu ustası gelecekti ki arabasına çarpmışlar, kasko, servis uğraşması gerekiyormuş gelemedi. E benim izin günüm bu aralar tek, onu da ayarlamışım hafta içine, kaldı mı başıma oda darma dağınık. Kütüpanenin yeri değişecek diye bütün kitapları odanın bir köşesine yere yığmıştım, şimdi toplayamıyorum da ha yaptık ha yapıcaz diye... Neyse şu patırtılı ayı böyle atlatalım da daha yılbaşı yemek alışverişi yapıcaz :) İşte en sevdiğim şeylerden biri de bu :) Bu yılbaşı kardeşim ve eşiyle (bir de doğmak için gününü bekleyen minik yeğenimle tabii ki )beraber kutlayacağız yeni yılı, bizbize eğlenicez artık :)
Hadi lafı çok uzattım daha raporu hazırlayıp göndermem lazım.
Bu posta bir yılbaşı resmi eklemeden yapamadım, yoğunluğun içinde en sevdiğim şey her gittiğim yerin böyle süslenmiş olması :)
Bu benim olabilir miiiiii? Lütfeeeeennn...

14 Aralık 2009 Pazartesi

Geçenlerde Ayça'nın hediye çekilişinden ve benim katıldığım tek hediye yazısı olduğundan bahsetmiştim size. ayça'nın yaptığı ilk çekilişin kazananı ben oldum :) Doğrusu ne kadar şaşırdım anlatamam. Benim böyle şeylerde pek şansım yoktur. Bugüne kadar böyle çekilişle kazandıklarımın biri Nestle Crunch'ın herhalde ilkokul 1 veya 2'ye giderken verdiği bir müzik kasedi :) diğeri de Algida'nın verdiği ahşap bir resim çerçevesi (onu da her katılana göndermişti). E hal böyle olunca çok şaşırdım, çok sevindim. Ayça'ya hemen ne kadar sevindiğimi yazdım. O da "dur bakalım gelince de beğenirsin umarım" demiş.



Ayça'cım beğenmek ne kelime çok sevdim, bayıldım, mavi zaten benim favorimdir. Mavi boncuklarıyla aldığımda nasıl çocuklar gibi neşeyle gittim eve görsen şaşarsın. Eşime gittim "Bak bak bana blog arkadaşlarımdan biri hediye gönderdi" diye gösterdim, o da artık surat ifadem nasılsa şaşkın bir ifadeyle gülümsedi:)
Bu arada fotoğraf Ayça'nın sayfasından alıntı maalesef bu yoğunlukta çekemedim bile :(
Ayça'cım ellerine sağlık, tekrar çok ama çok teşekkür ederim. :)

Ben10 mi? bu mu? :)

İşte bu da doğum günü pastamız... Asıl niyetim, hiç ekipmanım olmadığı ve pastayı sabah yapıp öğlen partiye yetiştirmem gerektiği için Ben10 'in oyuncakçıdan alınan bir minik figürünü koymaktı ama annesi maalesef bulamamış onlardan, son dakika iş başa düştü, elimde kürdan son kalan şeker hamuru parçalarından bir şeyler yapmaya çalıştım :)En azından bir adam olduğu anlaşılıyor diye düşünüyorum :)



Bu arada pastayı ben yaptım derken aslında yanlış anlaşma olmasın. Ben sadece parçaları bir araya getirdim diyebilirim. Pazar sabahı saat 7:30'da kalkıp benim minik kuş uyanana kadar,2 adet biri kakaolu biri sade 3 katlı hazır pasta kekini (Metroda sanırım Alman markaydı bir kek gördüm onu aldım, çok lezzetliydi) şekerli ve içine acıbadem şurubu kattığım sütle ıslattım. Aralarına kakaolu keke kakaolu, sade keke sade hazır dr. oetker dolgu kremaları sürdüm. Birinci kata birine çilek, birine vişne koydum. Maalesef dondurulmuş meyve kullandım, malzemelerin bir kısmını görümcem aldı ve cuma akşamı geç satte bıraktı, muz almayı unuttuğu için buzluğumda bekleyen donmuş meyveleri kullandım, aslında pastayı taze meyve ile daha çok seviyorum. İkinci kata da yine kremalara damla çikolata ve ufalanmış şamfıstığı karıştırıp sürdüm. Şeker hamuru gene hazır. Açtım kapladım, süsledim, mutfağı toparladım... Hepsi 2 saatte bitti, tam oturayım biraz derken içeriden;
-"Anneee..."
-"Geliyorum aşkııımm..." :)

Yeni ikizlerimize hoşgeldiniz hediyesi..

Öncelikle biraz önce bahsettiğim, teyzeme yaptığım bir silindir metal kutu ve 2 küçük cam kavanozdan oluşan hediyelerini fotoğraflayamadım. Hastaneye gitmek için biraz acelem vardı malum. İlk fırsatta gidip çekip sizinle paylaşacağım.

Minik ikizlerimiz Kıvanç ve Övünç için ise 3 katlı bir bezpasta hazırladım, üzerine de minik beyler için mama kaşığı, body ve oyuncak taktım. Bakın bakalım beğenecek misiniz?



Bodyleri katlayarak lolipop şekli verdim ve ısıya göre renk değiştiren mama kaşıklarına bağladım. Bir paket bezide katlaya katlaya pastayı yaptım. Sonra üzerine lolipopları ve daha önce aldığım trenleri yerleştirdim. Başka yerlerde gördüğüm o lastiklerle bağlaya bağlaya yapılan bez pastaları hiç sevmediğim için lastik yerine ince beyaz saten kurdeleler kullandım. Biraz el oyalayan ama çok severek yaptığım bir hediye oldu. Bebekler ve çocuklar için bir şeyler yapmayı çok seviyorum :) Bu konuda daha başka süprizlerim de olacak size. Bu arada pastayı gören bir kaç arkadaşımdan sipariş bile almaya başladım :) Daha neler süsleyeceğim neler :)

Neler yaptım neler :)

Bir hafta nasıl geçti?
Ne zaman geçti?
Topu topu 7 gün müydü?
Ben nerdeydim peki?
Hangi ara ne yaptım acaba?...
Bu sorular böyle uzuyor bugün. Geçtiğimiz hafta nasıl yoğundu anlatamam.

Yıl sonu nedeniyle yoğunlaşan işim...
Oturma odasında dekorasyon değişimleri(ki hafta başı başlayıp sonrasında aksadı, daha da bitmedi)...
Bir ameliyat (neyse şimdi teyzem çok iyi evine kavuştu)...
Bir vefat haberi (ki bir müddet kafamı toplayamamın yegane nedeni)...
Bir doğum, hem de ikiz :) (kendimi yeniden toplama nedenim)...
Bir doğum günü, 8 yaşına basan bir delikanlının :)...
Bozulan digitürkle haşır neşir...

Sanırım bu kadardı. Bu arada ben de hem ameliyat olan teyzeme, hem arkadaşımın yeni doğan ikizlerine birer hediye hazırladım. Bir yandan da hiç modelleme ekipmanım olmamasına rağmen yeğenimizin doğum günü için şu meşhur :) Ben10 li pasta yaptım.
Gelelim fotoğraflara ve ayrıntılara...

4 Aralık 2009 Cuma

Bir öneri :)

Dün bizim evlenmeme yıldönümümüzdü :) 4 seneyi bir çırpıda bitirmişsiz de son günlerdeki yoğunluktan ikimiz de geç farkettik :)
Bizim küçük hanımı anneme emanet ettik. En azından şöyle başbaşa bir yemek yiyip, yaklaşık 2 senedir isteyip de gidemediğimiz sinemaya gidelim dedik. Sinemaya derken bizim için film pek önemli değil desem yalan olmaz, eskiden epey giderken benim hamileliğimin sonuna doğru ve malum doğumdan sonra gidemez olduk ve bu sefer de artık bir kere gidelim de film ne olursa olsun durumuna geldik :)
Ama doğrusu zamanı öyle güzel ayarlamışız ki... Filmimiz " Neşeli Hayat "...
Başından sonuna yüzünüzde bir gülümseme -arada kahkahaya dönüşse de çok sık değil- ile seyredeceğiniz bence "mutlaka kaçırmayayım" denilecek çok güzel bir film. Yılmaz Erdoğan gene yapmış yapacağını anlayacağınız... Ben çok fazla yazmayayım yoksa anlatmaya dönecek iş -ki hiç sevmem :)
Kaçırmayın derim arkadaşlar, yılbaşının yaklaştığı şu günler de bu kadar çok noel baba görmek güzel oluyor :)
Laf aramızda, ben şu 31 Aralık günü, sabahtan akşama kadar gösterilen Yılbaşı/Noel filmlerini de pek severim, o gün evdeysem hepsini peşpeşe seyrederim :) Yanlış anlaşılmasın tabii bu o tarz bir film değil, yalanların gerçek olduğu ... neyse bak gene farketmeden giriyorum :)
Seyredin arkadaşlar seyredin, pişman olmayacaksınız :)



Ne de olsa
"insanın kafası rahat olmalı"
:)

3 Aralık 2009 Perşembe

Yılbaşı temalı dekupajlar burada :)

Arkadaşlar benim severek takip ettiğim bir yabancı blog var. Blog sahibi bayan çok güzel şeyler yapıyor ve bir çoğunun patronlarını bile paylaşıyor.

Bugün bir baktım çoook güzel yılbaşı dekupaj örnekleri vermiş. Çok büyük değiller ama yine de iyi bir yazıcıdan çıktı alınıp çok güzel şeyler yapılabilir. Hadi bakalım devamı için burdan buyrun :)

2 Aralık 2009 Çarşamba

2. BEZE denemesi ve işte BAŞARI :)

Evet sonunda 2. denememde başardım :) Tadanlarda bu sefer tam not verdi :) İnternette ne kadar beze tarifi varsa hepsini okudum, görseniz "aklını yitirmiş" dediniz. Aklını yitirmek değilde daha çok kafayı takmak :) İlk başarısız sonuçtan beri her gün aklımda, tam izinli olduğum gün oh diyorum o gün benim minik cadımın uyumayacağı tutuyor, yok sonrakinde anneannesi arıyor "hadi bayramlık alalım" diyor, çıkıyorum sokaklara... Ama bu sefer bayramın 1. günü tam da zamanı işte hatun uyudu, hemen kocacığımı örgütledim, "ben mutfağa giriyorum, kapaıyı kapatıyorum, kız ağlarsa sen bak" diye... ohhh yumurtalar da oda sıcaklığına gelmişler bana bakıyorlar... yaşasın sonunda yapabilecek miyim ne??? !!! :)
Gel gelelim benim kafadan toplama tarife:

4 oda sıcaklığında yumurtanın beyazı
3 çay fincanı toz şeker (bir dahakine bunu da pudra şekeri yapıcam!)
1 çay fincanı pudra şekeri
2-3 damla limon suyu
Evde vanilya yoktu koyamadım ama bir sonrakine koyacağım, daha iyi olacak diye düşünüyorum. Hatta evde acıbadem esansı var, onu da deneyeceğim.

Yumurta beyazlarını ve şekerleri bir tencereye koydum. Bu arada tariflerde toz şeker, pudra şekeri olayı çok karışık, ya birinden birini kullanıyorlar ya da karışrıyorlar. Ben de karıştırayım dedim. Ama son karar 3.denememde kesinlikle sadece pudra şekeri kullanıcam. Ona göre size de tavsiyem bu, kesinlikle daha kolay eriyor, daha pürüzsüz oluyor.
Önce 6-7 dk. kadar en küçük ocağın en kısık halinde mikserle çırptım. Ateşten aldıktan sonra 15 dk daha çırptım, epey katı bir krem şanti haline geliyor. Sadece pudra şekeri kullandığınızda bu sonuca daha kısa sürede ulaşıyorsunuz. Kaselere bölüp renklendirdim (Wiltonun jel boyalarını kullanıyorum). Sıkma torbasına koyup yağlı kağıt üzerine sıktım. 120derecede 1 saate yakın pişirdim. Bu sefer daha küçük bezeler yaptım, içlerinin yumuşak kalma riski olmasın diye, hem çok daha sevimli oldular, hem de sorunsuz içi dışı pişti, tavsiye ederim.


Daha sonra bazılarına parça çikolata, çekilmiş, fındık / badem / şamfıstığı gibi alternatiflerde deneyeceğim. Sonuçları anlatırım. Bu yandakileri tek tek minik kağıtlara koyup beyaz bir karton kutuya yerleştirdim., üzerinede pembe kurdele ile bağladım. Anneannemin bayram şekerleri oldular kendileri :)
NOT : Sevgili marifetli peri ve stil direktörü Eda'nın tavsiyeleriyle resimleri beyaz fonda çektim :) Sanırım daha güzel oldular, ama sabah kız uyanmadan apar topar çekicem diye örtü biraz ütüsüz oldu özür dilerim :)
Bir de bir beze için bu kadar dekor çalışması niye derseniz, sonunda başardım ya onun şımarıklığı sanırım :)

25 Kasım 2009 Çarşamba

İşte sonunda...


Evet biliyorum şimdi bir çoğunuz annem gibi :) "Eee Gökçe, bu kadar malzemeyi alıyorsun da (daha paylaşmadığım bir kaç siparişim var, utandım artık, yakında paylaşıcam) hiç bir şey yaptığını göremedik" diyorsunuzdur. Ama işte sonunda elimden bir şey çıktı :) Şimdi böyle söyleyince çooook büyük bir şey beklemeyin, ufak ama işte ben çok severek yaptım, çok beğendim, umarın sizde beğenirsiniz :) kullandığım tüm malzemeleri ilk kez kullandım, sanırım başarılı oldum :)

Hediye gelen çiçekler solduktan sonra elimde böyle bir cam vazo kalmıştı. Ben de onu düz halinden biraz arındırmak istedim. Ama camın görüntüsünü de tam kaybetmek istemedim. O nedenle sadece tek yüzünü boyadım. Üzerine de peçete transferi ile resmi yerleştirdim. İlk deneme olduğu için biraz zorlandım, peçete çok nazik oluyor, yırtılacak diye epey heyecan yaptım :) Sadece bir yerinde ufak bir yapışmayan yer kalmış ama ben vernikledikten sonra farkettim, şimdi ne yapsam bilemedim, yardımcı olacakların önerilerine açığım. Yorumlarınızı bekliyorum.

İşte bunlar da sıradakiler, kavanoz kapaklarının verniklenmesi kaldı, cam kısmını boyamayacağım, bunları baharat kavanozu olarak kullanmayı düşünüyorum. Büyük kutu ise hediye olacak :)

Not: İşlerimin bu kadar ağır gitmesinin nedeni iş dışında evde geçirdiğim zaten sınırlı olan zamanı da bir önceki yazımdaki canavarla geçirmemdir. İşler ancak o uyuduğunda yürüyor :)

Evdeki canavar...

Dün evdeydim... Benim izinler böyle, bir değişik, bazen hafta sonu bazen hafta içi :) Dün de işte öyle hafta içi günlerden biriydi. Benim için pek farketmiyor, önemli olan kızımla geçireceğim bir gün olması :)
Önce Capacity'e gidip fıstığıma bayramlık elbise, ayakkabı falan aldık, tabii baloncuya da uğramadan geçemedik :) Anneannesi ilk defa alışveriş merkezine bizim küçük hanımla gittiği için biraz dağıldı ama biz balonumuzla çok mutluyduk :)

Günün canavar kısmı ise bu noktada başladı, önce Capacity'e gitmişken, geçen gün Tuku'nun sayfasında öve öve bitiremediği şu kahveli kurabiyelerden mutlaka alayım istedim, iyi de yapmışım :)
Kurabiyeler süper hakikaten. Yer Komşu fırın.. Ama asıl benim minik kuşumun testinden tam not aldı. Haline baksanıza.

20 Kasım 2009 Cuma

Sürpriz :)....

Nasıl olmuşlar ama tam yılbaşına yaklaşırken ve hepiniz merakla beklerken yılbaşı ağaçlarına asılan süslere benzememişler mi? :) Tek bir sorun var dışları süper ama içleri maalesef pek pişmedi :) Ama 2.sefer başarılı olucam göreceksiniz :) Tarif pastacıdan...

18 Kasım 2009 Çarşamba

Ayça kimdir?

Biliyorum bu giriş biraz ansiklopedik oldu ama bir baktım bu ara herkes "Ayça, Ayça" deyip duruyor. Ben de tabii klasik meraklı hatun :) dedim kim acaba bu Ayça? Adı da kardeşime benziyor üstelik, bizimki Ayçe :) Hemen tıkladım ve başladım gezmeye. Onlar ne fotoğraflar öyle bayıldım. Hatta Ayça'ya sormadan birini buraya koydum bile umarım bana kızmaz, ona da haber verdim tabii.

Gelelim diğer konumuza;
Sevgili Ayça bir çekiliş yapıyormuş, hatta bir değil her hafta çekiliş yapıyormuş. Ben normalde bu çekilişlere katılmayı pek tercih etmiyorum (Primarima'nın yılbaşı çekilişi farklı tabii, ona katıldım :) ). Ama Ayça beğendiğiniz ürünümü bana haber verin deyince dedim bu başka, Ayça sanırım ürünleri hakkında bir fikir almak istiyor, e o zaman ben de yardımcı olayım :)
Ayça'cım ürünlerinin hepsine bayıldım ama özellikle bu aralar inciye takan ben bu kolyeye hayran oldum. Ellerine sağlık :)

Bu arada sen bir ürün dedin diye bir şey demiyorum ama doğrusu o mavili/kahveli portföy çantada da aklım kalmadı desem yalan olur :)

Ayça'ya ulaşmak için burdan alayım sizi...

14 Kasım 2009 Cumartesi

Bir insanin bildigini zannettiği bir şeyi, öğrenmesi imkansızdır

Sabah sabah babamdan geldi bu yazı, kısa ve öz. Böyle sözleri severim ben. Sizinle de paylaşayım istedim. Bu arada söz Epiktetos'a aitmiş. Babamın hep söylediği bir şey var onu da yeri gelmişken ekleyeyim bari. İlgilendiği işi olsun, hobisi olsun, hatta otomobil veya motosiklet kullanmak olsun (ki bence çok iyi kullanır her ikisini de) hep " ben bu işi bilmiyorum ki, bildiğim gün hata yaparım" der.

12 Kasım 2009 Perşembe

Bugün güzel bir gün...- Etsy

Dışarı da deli gibi bir yağmur var. Hava kapalı, genelde herkesin kasvetli olduğu tarzda bir gün ama ben sanki bahar gelmiş gibi neşeliyim bugün. Öncelikle dün almış olduğum boyalarla boyamak istediğim işlerime başladım :) :) Tabi onun da hikayesi ayrı. Size resimlerini gösterdiğim akrilik boyalar ve fırça meğer cam ve metal üzerinde olmuyormuş, danıştığım diğer blog sahibi arkadaşlardan (lolipu, Ece hanım, beyazkkelebek) öğrendiğim kadarıyla kardeşime hemen enamel boya ve sünger fırça siparişi verdim. Gelen boyalarımla da hemen işe koyuldum. Kızın her uyumasını fırsat bilip bir kat daha boyuyorum :) Bitince resimlerini paylaşıcam sizinle, malum biraz zaman alıyor böyle :)

Bir de bu sabah işe geldim, ne göreyim; masamın üzerinde sarı bir zarf :) :) :) Etsyden verdiğim siparişlerin biri gelmiş :) Hani şu ilk etsy ve ilk paypal denemem dediğim siparişler...
Deneyimlerime gelince:
Siparişi Etsy'de "Jubilee For Me " den verdim. Geçen hafta perşembe günü vermiştim. Paketim dün geldiğine göre 6 gün içinde problemsiz elime ulaştı(Bu siparişimin uluslararası gönderileri için haftanın 3 günü vardı, benim şansıma biri de perşembeydi ve ben siparişi verdiğim gün kargoya verildi). İçinden tüm istediklerim eksiksiz çıktı :) Hatta Rachel bana hediye olarak karışık seçtiği 10 adet daha aplike göndermiş. Sipariş formuna da el yazısı ile teşekkür notu yazmış :)
Şimdi ben bugün mutlu olmayayım da ne zaman olayım :)

7 Kasım 2009 Cumartesi

Peçete koleksiyonu...

Küçükken çok büyük bir peçete koleksiyonumuz vardı kardeşimle. Herhalde 500'e yakın değişik peçetemiz vardı. Şimdi o kutuları bir bulsam ahhh ahh. Herhalde annemin bir cinnet anında o zamanların Halkalı çöplüğüyle buluştular. Tabii annem ne yapsın, odamızda nereyi açsa bir koleksiyon; kalem, silgi, peçete, pul, şekilli kalemtraşlar, minti/pembo kağıtları (tamam yaşı genç olanlar anlamayabilir, sakız kağıtları yani), yapıştırmalar... Bunları o zamanlarda bulmak çok zordu, Türkiye'de birkaç çeşit zar zor bulunurdu. Arı maya silgiler pembe, yeşil :). O nedenle nerde değişik bir şey bulsak, hele biri yurtdışından getirmişse en kıymetli eşyamız olur köşe bucak saklanır, kullanılmaz, ellenmezdi. Annemlerin Kıbrıs'tan getirdiği bir torba dolusu şekilli silgi bizim için dünyanın en büyük hazinesiydi. Her gün çıkarıp tek tek bakıp geri koyardık.

Neyse lafı fazla uzatmayayım. Peçetelerle ilgili konum farklı bu defa. Ben yeniden peçete koleksiyonuna başladım ama bu sefer amaç farklı. Yaşasın "Peçete transferi"... :)
Kızımla evde detaylı kesimleri yapmak zor olduğu için her boş fırsatımda elimdeki peçetelerdeki şekilleri kesiyorum ki ilk elime bir şey aldığımda peçetelerim hazır olsun. Bunları bozulmadan korumak için de bir dosya edindim. Hani şu içinde şeffaf dosyaların hazır olduğu, hatta içlerinde de temiz bir yaprak var. Böylece hem daha rahat bakılabiliyor, hem de her poşet çift taraflı kullanılabilir. Mutlaka böyle bir şeyleri kullananlarınız zaten vardır. Ama ben yine de aklına gelmeyenlere, bir çözüm arayanlara fikir vereyim istedim. Fotoğrafını da ekliyorum. Hepinize kolay gelsin.

6 Kasım 2009 Cuma

Susam sokağı

Biraz önce google'da gördüm. Bugün Susam Sokağının 40.yılıymış. Ahhh ahhh nerelere gittim birden. Çocukken hiç kaçırmazdım. en çok da kurabiye canavarı ile minik kuşu severdim :)

İlk ve ilk...

Bu arada dün ilk kez Etsy'den sipariş geçtim. İlk kez paypal denen sistemi kullanarak. Bakalım ne kadar zamanda gelecek? Nasıl gelecek? Görünce size de haber veririm.

Sabah sabah süper haber

Sabah sabah hani şu yan taraftan takip ettiğim bloglara bakarken çok güzel bir haber gördüm. Sevgili poh poh perisi biraz erken de olsa güzeller güzeli kızına kavuşmuş, hemen yorumlarına notumu bıraktım. Çok sevindim. Geçen sene kızımı kucağıma aldığım ilk an geldi aklıma. Sıcaklığı ve kokusu hala burnumda, bunu zamanla unuturmuyum bilemiyorum umarım unutmam, hayatımda tattığım en güzel histi. Umarım tüm isteyenler bunu bir gün yaşar. Neyse lafı uzatmayayım. Minik Lal'e buradan da bir daha tüm sevdikleriyle mutlu, sağlıklı, hep güleceği bir ömür diliyorum.

3 Kasım 2009 Salı

Yeni yeni ciciler :)

Evet bugün çok mutluyum. Dün kendime bir sürü ciciler aldım ama öyle giyecek falan değil :)
Annem daha önce Bakırköy'de hiç bilmediğim bir hobi marketi olduğunu söyledi. Hemen tarifini aldım. Kızı ona bıraktım. Doğruca Bakırköy'ün yolunu tuttum. Çok da kolay buldum. Gerçekten çok güzel bir market, epey malzeme var. Çeşit çeşit boyalar, kalıplar, stenciller, takı malzemeleri, boncuklar, kumaşlar, iplikler, kurdeleler, ham ahşap ve seramik objeler... Daha neler neler... Mağaza 3 katlı, girişte bütün hobilere ilişkin malzemeler, üst katta ham ahşap ve seramik objeler, alt katta ise indirimdekiler var. Tabii ben alt katta epey bir zaman harcadım. Özellikle takı malzemesi çok fazla vardı. Neler neler... görmeniz lazım.
Ben resimde de göreceğiniz ufak poşettekileri aldım. Poşeti 2 TL. Biraz aldıklarımdan ve fiyatlardan bahsedeyim. Ben çok yer gezmediğim için fiyatları uygun mu bilemedim. Bana hem fiyat hem de marka/malzemeler hakkında fikir verirseniz memnun olurum.

İşte alışveriş torbamın genel görünüşü:

Bu minik torbadakiler şu indirimli diye bahsettiklerim, torbası 2TL. Yapacağım yaka iğneleri için iğneler, yapışkan taşlar, yaprak şeklinde cam yeşil boncuklar, kristal boncuklar ve çok sevimli Bambi ceylan şeklinde süsler aldım.
Fırçayı 2,5TL, su ile çıkan kumaş kalemini ise 2TL'ye aldım.


Aplike tutkalı, transfer tutkalı ve transfer medyumunun her biri 8TL, açık yeşil akrilik boya ise 4TL.

Su bazlı parlak (bunun bir de ekstra parlak olanı vardı, ben onu tercih etmedim. Kullanınca sonucunu da gösteririm) sprey vernik 18TL

Bu taçları ordan almadım, yine Bakırköy'de bir tokacıdan aldım. 2 sine 8TL verdim. Kırmızı pul şeriti aşağıdaki tüylerle anlatıcam.

Fimoların adedi 3,5TL idi. Ben bir beyaz aldım boyutlu çalışmalar için, bir de ten rengi aldım, ondan bir kaç figür çalışmayı düşünüyorum. Bu arada burada kenarı çıkan sol köşedeki ahşap makara, hani şu yün boruları örmek için, bir bunu çocukken tahta makaraları çivi çakarak yapıp kendimize bileklik örerdik ama artık tahta makara bulmak imkansız, bu zaten makaradan biraz daha geniş, içine boncuk falan yerleştirilebiliyor. Fiyatı 3,5TL.

Bu peçeteler de tek tek olanlar 0,5TL, en altta gördüğünüz poşette 4 adet olanlar da 2TL. Koca paket almaktan iyidir dedim, böyle beğendiklerimi aldım.

Bu tüyleri de ordan almadım. Bizim Bakırköy'de Gür Çarşı'nın altında hep gittiğimiz bir tuhafiyeci verdi. Gür Astar diye, en dipteki dükkan. Hep değişik kurdeleler falan olurdu onda. Dün bir gittim meğer istekler doğrultusunda artık bebek, nikah, kına, sünnet, süsleri ve şekerleri satmaya başlamış, hem hazır satıyor hem de kendi yapmak isteyenler için malzemelerini satıyor. Tüyleri adedini 0,25TL'ye aldım. Tam rakam hatırlamıyorum ama sanırım Eminönü'nde daha ucuzdu. Ben öyle bir kaç adet örnek hazırlamak için aldığım için sorun değil dedim. Çok adetli alınacağı zaman Eminönü'ne gitmek lazım. Üstte taçların yanındaki pullu şeriti de oradan aldım. O da 0,75 veya 1TL gibiydi yanlış hatırlamıyorsam.

İşte hepsi bu kadar yorumlarda fikirlerinizi varsa önerilerinizi bekliyorum. Ben de zaman içinde yaptıklarımı paylaşacağım sizinle. O sırada biraz elişi bakmak isterseniz bizim bütün ailenin yaptıklarını paylaştığım bir sitemiz var, oradan fikir edinebilirsiniz. Bir tık tık yeter.

31 Ekim 2009 Cumartesi

Bravo bravo...

Geçen gün güzelim uykudan uyanmış, annesi yumoş yumoş almış onu kucağına, çoraplarını ve ayakkabılarını giydiriyor bir yandan da sarılıp öpüyor...
Önce biri sonra öbürü derken 2. ayakkabının da cırtı kapatılıyor ve minik kuşumdan anneye övgü :
"Byavo anne.." :)
Canım benim teşekkür ederim :)


Günlük koşuşturmaya kapılıp ev, iş,.. derken kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki şöyle bir durup ne oluyor ne bitiyor bakamıyoruz çoğu zaman. Aslında gün içinde belki küçük belki büyük bir sürü iş yapıyoruz, sorun çözüyoruz ama kendimize 2 dakika ayırıp bir "Bravo" demiyoruz. Kızımdan böyle güzel bir övgü alınca o kadar hoşuma gitti ki. Çünkü o çorapları giyip ayakkabıları bağlamak bizim için sıradan gelirken onun için öyle büyük işler ki... Hele uykulu gözlerini ovuştura ovuştura bakarken herhalde iyice zor gelmiş olmalı ki, böyle söyledi..

Aslında en iyisi güzel geçen günlerin sonunda, şöyle evdeki en rahat koltuğa bir güzel kurulup kendimize kocaman bir Bravo demek... Çünkü çoğu zaman bir günün güzel mi kötü mü geçeceği bizim elimizde, bizim seçimlerimizde / tavırlarımızda...
Belki bir de elimize ufak bir ödül alabiliriz; mesela bir kase dondurma, taptaze bir meyve, sıcak bir kahve veya bir parça çikolata...

Planlar suya düştü..

Evet aynen böyle bir de damla sıçradı :( Cuma günü planlarımı ve ne kadar büyük bir hevesle Ece hanımın kursunu beklediğimi biliyorsunuz. Bir hafta önceden iznimi bile ayarlamıştım. Kızımı da anneme bırakacaktım. Malesef annem rahatsızlanınca kızımı bırakamadım ve kursta benim için iptal oldu.
Şimdi dört gözle Ece hanımın bir sonraki geliş tarihini ve dün yapılanların resimlerini koymasını bekliyorum.
Bu arada annem şimdilik daha iyi, umarım daha büyük bir sorun çıkmayacak. Sonuç haftaya belli olacak. Kurs gitti diye üzülüyorum ama aklım aslında annemde. Bir sonraki kursa rahat bir kafa ile katılmak istiyorum. Bakalım kısmet...

28 Ekim 2009 Çarşamba

2 gün mola..

Arkadaşlar ben her ne kadar 4 gün izin yapamayacak olsam da 2 günlük bir mola alıyorum. Yarın evde canım kızımla beraber bir gün geçireceğim, artık o uyurken de yapabildiğim kadar yazlık-kışlık işlerle uğraşacağım. Malum dışarda şakır şakır yağmur yağıyor :) Artık vakti geldi :)
Cuma günü de bir aksilik olmazsa Ece hanımla, geçen günkü yazımda paylaştığım kursumda olacağım. Yazmaya vaktim olmayabilir ama gelince güzel resimlerle döneceğim umarım :)
Görüşmek üzere...

Herkes yarım, biz tam...

Şimdi bu da ne diyeceksiniz biliyorum. Bugün malum resmi tatil nedeniyle bir çok yer yarım gün çalışıyor ama biz tam gün yani onu demek istedim :) Yani aslında başlıkta yarım olmak kötü gibi gözükse de tam tersi güzel olan o :)
Neyse işte böyle boş bir iş gününde saçmala durumundayım... :)
Can sıkıntısı da diyebiliriz ama iç sıkıntısı değil sadece can sıkıntısı yapacak bir şey bulamamaktan ya da bulduklarıma bir türlü elim gitmemesinden :)
Bu arada dün kü sorunumu hallettim, bir çok siteyi yeniden açtım hatta izleyicilerin arasına karıştım :)

27 Ekim 2009 Salı

Offf offf... ben bu explorerı ne yapsam bilmiyorum ki...

Biraz önce tam kendimi kaptırmış sabah gezmeye başladığım Kapkara camdan kelebek'ten bir oraya bir buraya verilen linkleri aça aça La cheen'e kadar gelmişken (bu arada aynı anda bir sürü sayfa açık hepsini birden geziyorum) explorer kıskandı mı bilemm çat kapandı hepsi, ama daha bazılarının izle kısmına girememiştim bile :( ....
Şimdi nasıl bulucam yeniden offf offf...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Geliyorlar..

Cumartesi sabahı iş yerime geldim, etraf sakin, şöyle bir bloglarıma (biliyorum aslında sizin bloglarınız ama ben çok bir benimsedim bazılarını kusuruma bakmayın) bakınırken ne göreyim.. Uzun zamandır hayranlıkla yaptıklarını seyrettiğim Ece hanım (Atölye Beyaz - Ankara) İstanbul'a geleceğinin müjdesini vermiyor mu? Hem de bize kurs vermeye, bildiklerini paylaşmaya..
O kadar sevindim ki..
Hemen iş yerinde izin işini hallettim. Annemi aradım kıza o gün bakmasını rica ettim. Aslında her gün o bakıyor ama benim izin günlerimde o da izin yapıyor :) Bu sefer benim kurs işi ona fazla mesai olacak ama o da anne işte dayanamadı bana :) Kendisi de enstitüden resim bölümü mezunudur ve bizim ailenin diğer fertleri gibi çok yaratıcıdır. Ben hep bir şey yapacağım zaman ondan fikir alır, ona onaylatırım. Canım iyi ki var, ben onsuz ne yaparım bilmiyorum.
Uzun lafın kısası hemen Ece hanımı aradım, yer var değil mi bitmedi değil mi diye heyecanla sordum :) Kendisi son derece içten ve samimi bir ses tonuyla karşıladı beni hemen ismimi not etti. "Eğer katılım çok olursa ayakta kalabilirsiniz diye belirtmek istedim yer sıkıntısını" dedi, ama hiç önemli değil ister ayakta ister oturarak, olmadı yere otururum ne önemi var, önemli olan kendime bir gün kaçamak imkanı sağlayıp, bu imkanı da böyle güzellikleri, bildiklerini bizimle paylaşmak isteyenlerle geçirmek. Kısacası cumayı iple çekiyorum, bir an evvel gelsin de bakalım kimler gelecek, takip ettiğim kimlerle tanışacağım, asıl önemlisi neler öğrenip neler yapacağım diye...

Bebekler geliyooor...

Bu sabah güzel bir haberle başladı, iş yerindeki yakın arkadaşlarımdan biri 7 haftalık hamileymiş :) Beklediklerinden biraz erken oldu ama olsun, bunun erkeni geçi yok. Umarım her isteyenin olur. Süper bir haber... Üstelik henüz kardeşimin de -hatta ikizimin- hamile olduğunu sizinle paylaşamamışken, bir güzel haber oldu, 2 güzel haber :)
E buraya şu meşhur fotoğrafı da eklemek şart oldu :)
Tahmin edeceğiniz gibi ben de şimdi 40 tilki misafir, her birinin kuyruğu kısa, hani karışmasın diye :) bebeğe bir hoşgeldin partisi, doğum odası, bebek şekerleri, hatıra defteri, bez pastası, lohusa tacı, lohusa şerbeti, diş buğdayı (tamam biliyorum bunun için daha erken ama ne bileyim işte akıl bu durmuyor ki üretiyor ha bire), yani aklınıza ne gelirse.. Bir de bebeğe hazırlayacağım duvar süsü var ki adı yazılacak üstüne, şimdiden tasarladım kafamda, şu cinsiyetler bir belli olsun hele... :)

21 Ekim 2009 Çarşamba

Hep mide hep mide..

Yok ağırmıyor merak etmeyin, bu devamlı yemek anlamında. Yani gene yiyecek bir şeylerden bahsedicem :) Bu aralar pek bir reklam panosu gibi oldum ama sevdiğim şeyleri paylaşmak istiyorum, yoksa başka bir ek gelir falan sağladığım yok merak etmeyin :)
Eveeet günün konusu şu anda kahvemin yanında bana eşlik eden, son günlerde sık sık reklamlarını gördüğünüz, hiç bir bayanın hayır diyemeyeceği, müthiş lezzet...

Evet aynen söylediğim gibi şu anda özenle tanelerine ayrılmış bir halde kahveme eşlik ediyor kendisi ve şirkette aktif tanıtıcısı rolünü üstlenmiş bir kişi olarak her masamın yanına gelene veriyorum :) hatta şimdi bir arkadaşım( kendisi erkek üstelik) "çok güzelmiş yaaa, ben de alayım bundan" dedi, siz düşünün artık. Kızlar süper süper vakit harcamayın alın tadın...

Tühh yazıyı bitirene kadar çikolatam da bitti :( ....

Alışveriş saati, hem de en avantajlısından :)

Herkes benim gibi mi bilmiyorum ama ben alışveriş yapınca özellikle de bir şeyi mecbur olduğum için değil de çok beğendiğim için aldığımda gerçekten kendimi çok mutlu, hafiflemiş, rahatlamış, ne bileyim işte çok iyi hissediyorum. Hele kötü bir gün geçirdiysem, sevdiğime kızdıysam (!), vs.. her şey uçup gidiyor sanki...
Ama bunları yazınca beni öyle alışveriş delisi falan zannetmeyin, ben nerdeyse pinti denecek kadar zor alışveriş yaparım. Kırk kere inceler, kırk yerden fiyatını ararştırır (tabii belli meblağ üzerindeki şeyleri), en ince ayrıntısına kadar inceler, tartar, biçer, düşünür, taşınır, biraz da yanımdakinin " ne var bu kadar düşünecek al işte olsun bitsin" teşviklerini destek alıp öyle alışveriş yaparım.
Lafı çok uzattım tamam durun gitmeyin sadede geliyorum. Son dönemde oldukça yaygın 2 site var ( en azından benim bildiğim 2): Markafoni ve Limango .

Markaların belli ürünlerini belli bir süre için ve sınırlı stok adedi için çok iyi indirimlerle satışa sunuyorlar. Sitelerin o kadar sadık takipçileri var ki ben saat 9-10 gibi açıyorum genelde, bazı modeller tükenmiş bile olabiliyor. Napıyorlar anlamıyorum ki :) Ben de bu indirimleri rakamları görünce tabii dayanamıyorum sanıyorum indirime zaafım var :)
Neyse ben de son olarak limangodaki Avent 'in kampanyasından kızım ve yolunu dört gözle beklediğim yeğenim için bir şeyler sipariş ettim. Kargomu dört gözle bekliyorum şimdi :) Alınca bakmak öyle keyifli oluyor ki anlatamam.
Unutmadan tek bir sorun var; sitelere sizi biri önermeden giremiyorsunuz, aranızda ilk kez girecek olup tanıdığı bir kullanıcı olmayan var ise bana mail adresinizi gönderirseniz size davet gönderirim. Eh bunun adıda "alışveriş kardeşliği" olsun :)

17 Ekim 2009 Cumartesi

Yeniden çilek zamanı

Nasıl ama resmi bile iştah kabartıyor değil mi? Ben de o bildiğiniz klasik çilekçilerdenim...

Benim gibi çilek severler için yazın başında geçen bir kaç gün çilek için çok az bir zaman ve şimdi yaklaşık 2-3 haftadır yeniden son çilekler çıktı :) Ben de pazardan hemen -ayıptır söylemesi- 2 kilo kaptım, eve geldim bir güzel yıkadım, ayıkladım, hepsini bir arada koydum bir kaba, önce gözümü doyurana kadar seyrettim (ki gerçekten miktarı abartmışım biraz :) gözümü değil bütün beynimi doyurdu diyebilirim) ardından da midemi doyurana kadar yedim :) :) :) :) işte gerçek mutluluklardan biri :) :)


Bak yazarken gene canım çekti...

13 Ekim 2009 Salı

Badem gözler...

Neden hepimiz şöyle fırça gibi kirpiklerle doğmuyoruz ki... O marka senin bu marka benim en uzun en dolgun gösteren maskarayı arayıp duruyoruz. Ancak son aldığım rimelden o kadar memnunum ki bu sabah sürerken yazayım dedim. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Bunun bir de suya dayanıklısı çıkmış bana bu markayı ilk alan arkadaşım İtalya'dan almış, buraya bir gelse anında kapıcam.

8 Ekim 2009 Perşembe

Bloglar, bloglar...

Arkadaşlar ama bu kadar olmaz ki... Bu kadar çok blog hem de hepsi birbirinden güzel... Sabahtan beri ondan ona geçmekten (herkes birilerini önermiş, yönlendirmiş, süper bir dayanışma) doğru dürüst bir iş yapamadım desem yeridir :) Ama bir o dünyaya bir bu dünyaya girip çıktım, yepyeni insanlar, yeni yeni hayatlar... Gerçekten çok güzel... Hepsine bayıldım, kimine yorum yazdım, kimine sadece izleyici olarak katıldım, ama hepsine de bayıldım. Sonra dedim ben niye paylaşmıyorum bu güzel siteleri dedim. İşte yanda izlediklerimi açmaya böyle karar verdim. Uyarmadı demeyin bir daldınız mı kendinizi kaybedeceksiniz, ben hep öyle oluyorum. Bir de bitmek tükenmek bilmeyen bir şeyler yapma isteği, ama yapıcam yapıcam söz :) Böyle de pek bir tembel gibi gözüktüm ama işden eve dönünce malum benim minik cadı eteğimi bırakmıyor, az daha büyüsün evde bir parça boşta kumaş bırakmıycam :)

3 Ekim 2009 Cumartesi

Mırın ile Kırın - Koşarca ile Koklarca

Ne sevimli isimler değil mi :) Hani geçenlerde bir eğitime gittiğimden bahsetmiştim, işte o eğitimden önce okumamız için bize 3 tane kitap verdiler. Bunlardan birinin adı "Peynirimi kim kaptı?".

Adından da anlaşılacağı gibi çok eğlenceli bir kitap, kahramanlarımız 2 insancık ve 2 farecik, böyle cıklı-cikli diyorum çünkü hepsi beraber bir labirentte yaşıyor kahramanlarımız.. Neyse ben çok anlatmayayım. Kitap yarım saatte bitti :) Ama gerçekten çok hoşuma gitti. Hani piyasada bir sürü olan o sıkıcı gelişim kitaplarından değil, gerçekten çok eğlenceli ve akılda kalıcı. Şiddetle öneririm. Ama ardından içinizde bitmek tükenmek bilmeyen, giderek coşan bir değişim yapmalıyım "çan"ları çalmaya başlarsa ben sorumlu değilim bilesiniz :)...